Sosyal Medya – Harun Emre KARADAĞ http://reklamarkasi.com/blog-hemre Harun Emre KARADAĞ Mon, 29 Jun 2020 12:39:49 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.4.2 https://blog.harunemre.com/wp-content/uploads/2020/06/logo25-02-150x131.png Sosyal Medya – Harun Emre KARADAĞ http://reklamarkasi.com/blog-hemre 32 32 Sosyalsen Ulaşırsın! 2020/04/17/sosyalsen-ulasirsin/ Fri, 17 Apr 2020 18:27:50 +0000 ?p=656 Eski bir reklam sloganı “siz hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz?”. 2015 genel seçimlerine doğru milletvekili aday adaylarının yapmış oldukları tanıtımlara bakınca bu slogan aklıma geldi. Bir de tanınmış bir siyasetçinin “ ya kardeşim sosyal medyada neymiş, gidin kapı kapı dolaşın” cümlesi şöyle tebessüm ettirdi beni.

28 Mart, 2015 – 11:09 – Bu sayfayı paylaşın :  

-A+A

Neden mi ?

Kapı Kapı Dolaşmak Eskisi Gibi Etki Yapıyor Mu?

Aday adayları kapı kapı dolaşıyor. Peki eskisi gibi etki yapıyor mu?  Günümüzde kapı kapı dolaşmak tek başına akıllı bir strateji mi?  Bence  artık pek değil! Artık internet var, seçmen davranışlarını etkileme yöntemleri  farklı! Bir tıklama ile herşey evinde, kapı kapı dolaşmaktan daha fazla kişiye ulaşabiliyorsun!  Zira eskide kalıyor; eskimeye başladı  kapı kapı dolaşma yöntemi. Yeni medya’nın  etkisini  yavaş yavaş hissetmeye başladık. Önümüzdeki süreçte yeni medyanın gücünü daha da yoğun hissedeceğiz.  Artık eski usüllerin etkisi giderek azalacak. Etki olarak eski medya yeni medyanın yerine tutmayacak. DEMEDİ DEMEYİN!

İnanmadınız mı?

Dünya’daki seçimlere baktığımızda az ya da çok yeni medya etkisini göstermeye başladı. Küçük bir Amerika olmaya doğru gittiğimizi de düşünürsek bir de malum başbakanlık sistemin konuşulması ve siyasi partilerin kendilerini konumdırmasına bakın bu analizimi daha da güçlendiriyor. Hatta  Obama’nın iki seçimi de kazanma stratejisinde yeni medyanın etkisi büyük!

Yine Arap baharı desem, 17-25 Aralık olayları desem, Fuat Avni desem mutlaka aklınıza birşeyler gelmiştir. Bu olaylar yeni medya diye tabir edilen “facebook, youtube, twitter vb.” araçlarla gündem oluşturulmuş algı yönetimi yapılmıştır. Zira BU OLAYLAR GÜNLERCE KONUŞULDU HALA KONUŞULUYOR. TÜM BUNLAR YENİ MEDYANIN ETKİSİNİ GÖSTERMİYOR MU?

Bir başka açıdan genç  bir ülkeyiz diyoruz. Genç nüfus nerede takılıyor? Tabi ki yeni medya da. Hatta çocuklarını takip etmek isteyen aileler de yeni medyada yerini almaya başladılar. O zaman yeni medya da olan büyük üstünlük sağlayacaktır. Bunun içinde planlı programlı içerik hazırlayan, akıllı paylaşımlarla seçmeni etkileyen  önde olacaktır. Bunun etkisini seçimlerde daha çok göreceğiz. Yeni medyayı dikkate almayan argo deyimle babalara gelecek!

Partiler Yeni Medya’yı  Ne Kadar Dikkate Alıyor

Peki partiler yeni medya’yı  ne kadar dikkate alıyor; kısa kısa paylaşmak istiyorum.

Son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim hepsinin sıkıntıları hemen hemen aynı. :))

Önce haklarını teslim edelim! Tüm partiler kendi çapında yeni medyada birşeyler yapmaya çalışıyor. Gel gör etkili, nitelikli kullanan yok denecek kadar az. Sosyal medya nasıl kullanılır bilmiyorlar. Bilmedikleri gibi profosyonel  destek  almak istemiyorlar. Bazıları da bildiğini sanıyorlar. Bu da onlara yol, su ,elektrik olarak geri  dönüyor. Nasıl mı? Buyurun…

İncelediğim Sayfalarda Dikkatimi Çeken Şeyler Hep Aynı:

1.      Aday adayı olanlar tanıtım sayfaları açıyorlar. Sayfa kapak fotografları, profil resimleri, grafikler evlere şenlik.  Tertip düzen hiç yok! Karma karışık. Resimler cansız – çözünürlükleri düşük- aday adaylarının birçoğunun duruşu, kıyafeti ve kravatı uyumsuz. Bakarken içi kararıyor insanın. Hatta bir İstanbul aday adayının resmini gördüm  – en çok takip edilen bir sitede haber vermiş –  dövecek gibi bakıyo, tırstım :))

2.      Hadi AK parti aday adaylarının sayfaları fena değil, KURUMSALLIĞI HİSSEDECEK OLUYORUM bir de ne göreyim bakkal defterine benziyor sayfa.  İçerik yönetimi facia! Resimlerin çözünürlüğü, aday adayı duruşları facia. Yapmak için yapılmış. PAYLAŞIMLAR SAYFANIN AMACINA TERS, HEDEF KİTLESİ YOK, TANITIM AMACI GÜTMÜYOR, NEDEN ADAY OLDUĞUNU, DİĞER ADAYLARDAN FARKININ NE OLDUĞUNU PAYLAŞIMLARDAN BULANA BİR KAHVE BENDEN :)) SAYFANIN ADINI GÖRMESEM ANLAYANA AŞK OLSUN! DAHA NELER NELER…

3.      Yeni medyayı en aktif ve etkili kullanan CHP ve HDP sempatizanı kullanıcıları… Bu sempatizanların paylaşımlarından etkilenen birçok genç biliyorum. Evet yanlış okumadınız. Olur mu öyle şey derseniz etrafınıza bakın göreceksiniz. Örnek çok yakın biliyorum gezi olaylarına yeni medya nın katkısı büyük. Yeni medyada ki paylaşımları görüp eylemlere önce katılan sonra vazgeçen örnekler verebilirim.

4.      Bir başka boyut bu seçim ajanslar savaşı olacak. Bir tarafta Ak Parti’nin uzun zamandır değişmeyen ajansı  Erol Olçak yönetiminde Arter reklam (bu arada Erol Olçak Bey’de milletvekili aday adayı ) diğer tarafta CHP’nin çiçeği burnunda Ali Taran’ın ATCW ajansı ve Obama’nın  seçimlerde çalıştığı strateji şirketi Benenson Grup olacak. En son Ali Taran Cem Uzan gibi birine yüzde yedi oy kazandıran konseptini düşündükçe ilginç ve hareketli bir seçim olacağını görüyorum ve yine tekrarlıyorum SOSYAL MEDYA YÖNETİMİNİ BAŞARILI YAPAN  akıllı bir seçim yapmış olacaktır. Bu arada MHP’nin reklamla tanıtım gibi işlerle derdi yok gibi. Neden mi? “Bizimle Yürü Türkiye” Seçmene ne heyecan ne umut veren bir slogan. Seçmen sizle neye, nasıl, nereye yürüyüsün! HDP’ de ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerine benzer bir seçim konsepti hazırlayacaktır.

Sosyal Olun, Herkes Tanısın!

Bu arada yaklaşan seçimlerden dolayı hep siyasi partilerden konuştuk, çözümlemeler yaptık.  Şunu da paylaşmadan edemeyeceğim  sivil toplum örgütleri, firmalar içinde sosyal medya çok önemli. Zira artık alışverişi internetten, alışveriş sitelerinden yapıyoruz desem yeterli olacaktır. Bu yüzden İŞLETMLER, MARKALAR, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VB. “Sosyal medya araçlarında hesap açılması, hesapların görsel tasarımı, içeriğin hazırlanması, içerik girişi, hesaplamalar, raporlamalar, müşteri şikayetleri, online kampanyaları, duyuruları hazırlamak ve bunları düzenli sürekli yapmak önemlidir. Bu da tecrübe ister, ilgi çekici konularda bilgi vermek gerekir, hayranlık, sempati uyandırmak lazım.” “Herkes gibi düşünüp farklı şeyler ortaya koymak gerekir.”  Bu yüzden BİR PROFOSYONELE DANIŞIN, BİR PROFOSYONELLE ÇALIŞIN. SOSYAL OLUN, MARKANIZI (bu milletvekili aday adaylığı olur,  bu markalarınız olur vb. ) HERKES TANISIN!

Siyasal iletişim ve propogandanın yeni gözdesi yeni medyadır. Sosyal medya yönetimi artık zorunludur. YENİ GÜÇ  YENİ MEDYA’DA! Bu seçimler de akıllı seçim yapan kazanacaktır. AKILLI SEÇİM Mİ NE? SOSYAL MEDYA YÖNETİMİ, GÖNÜLLÜ SEÇMEN STRATEJİSİ VE YÖNETİMİ. Bu nasıl mı olacak bir bardah kahve değil kayfe içmeye buyurun :)))

Bizden söylemesi…

Dostlukla,

]]>
Sosyal Medya Sinema’da 2020/04/10/sosyal-medya-sinemada/ Fri, 10 Apr 2020 18:26:13 +0000 ?p=653 “Aşkın Duasını” yaptıktan sonra sosyal medya ile ilgili üçüncü yazımızla devam ediyoruz. Bu yazıda ki konumuz Sosyal medya ve filmler.

13 Mart, 2015 – 10:50 – Bu sayfayı paylaşın :  

-A+A

Sinema bilgisayar ve internetle içli dışlıdır. Lakin sosyal medya gibi hayatın merkezine oturmuş olan ve yüzyılın belki de en önemli sosyal olayı hakkında bir elin parmakları sayısı kadar bile film çevrilmiş değil. Ama bu yazıda 7 güzel film hakkında bazı bilgiler vereceğim.

Sosyal Medya’yı Doğrudan Konu Alan Filmler

Sosyal medyayı doğrudan konu alan benim bildiğim kadarıyla Amerika yapımlı yalnızca 5 film sayabiliriz. Bunlar 1. Mesajınız Var  2.The Social Network ( Sosyal Ağ) 3. Disonnect (Sanal Hayatlar) 4. Black Mirror (Siyah Ayna)  5. Panik Butonu (Panic Button)

İlk film olarak 1998 yapımlı “Mesajnız Var” filmi gösterime girdiğinde Sosyal medyaya, internetten iletişim kurmaya meraklı bir kişi olarak ilgimi çekmişti.  1940 yılında gösterime giren “Köşedeki Dükkân” isimli filmin yeniden çevrimi olan bu filmden sonra uzun bir ara sosyal medya konulu film çevrilmedi.

Bu filmin konusu ise şöyledir: “Kalabalık New York şehrindeki milyonlarca yalnız insandan biri olan Joe Fox, hayalini kurduğu kitapçıyı açmak üzeredir. Boş vakitlerini bilgisayar başında geçiren Joe, chat kanallarından birinde tanıştığı bir kadınla samimi bir dostluk kurmaya başlar. Kely isimli bu kadın kendine ait kitapçısında çocuk kitapları satan sevimli ve içten bir kadındır. İkili konuştukça birbirlerine dair onlarca ortak nokta fark ederler ve aralarındaki ilişki büyülü bir bağa dönüşmeye başlar. Zamanı gelip buluşmaya ve tanışmaya karar verdiklerinde ise şaşırtıcı bir sürpriz kapıdadır… Sanal dünyada kurulan ilişkiler üzerine yapılmış ilk filmlerden biri olan sevimli yapıtın başrollerinde Meg Ryan ve Tom Hanks ikilisi bulunmakta.”

Facebook Hakkında Bilinmeyenler ve Sosyal Ağ Filmi

“Mesajınız Var” filminden sonra Facebook’un kuruluşunu hikâye haline getiren “The Social Network, (Sosyal Ağ)” Facebook’un kurucularından Mark Zuckerberg’in de bir nevi hayatının bir bölümü olan The Social Network Facebook hakkında bilinmeyen pek çok şeyi gün yüzüne çıkardı. Facebook’un ilk kurulduğu anı, sonrasını ve adım adım yükselişini bu filmde görebiliyorsunuz. Harward Üniversitesinde okuyan kızların fotoğraflarına puan verme işlemi ile başlayan ve ilk olarak Marc Zuckerberg’in MSN listesinde bulunanların üye olduğu Facebook bugün dünyanın en çok ziyaret edilen Google’dan sonra 2. Sitesi. Aslında tam bir başarı hikâyesi anlatılıyor. Filmde pek çok kişiyi hayrete düşüren olay ise Facebook’un kuruluşu için para harcayan  Eduardo Saverin’in nasıl Facebook’un dışına itildiği.

Sosyal Medya Bağımlılığı ve Sanal Hayatlar Filmi

Sosyal Medyayı konu alan  film olarak da 2012 ABD yapımı Disonnect (Sanal Hayatlar) filmidir. Filmde birbirinden çok farklı hayat yaşayanların ortak bir özelliği işlenmiş; Sosyal Medya bağımlılığı. Okul arkadaşına şaka yaparak, onunla ilgili bir videoyu sanal ortamda yayan ve arkadaşının intiharına neden olan pişman bir çocuk, bu çocuğun bilişim suçları ile ilgili polislikten emekli olan agresif bir babası, sosyal paylaşım sitelerinde sırlarını ifşa ederken dolandırılan bir eş, para karşılığı internette soyunan genç bir adam ve onun hikayesini yazmaya çalışırken başı belaya giren bir gazeteci, vs. Bu film verdiği sosyal mesajla, sosyal medyanın doğru ve bilinçli kullanımı gerektiğine de izleyenleri ikna ediyor. İnsanların yaşam tarzını bile kökten değiştiren sosyal medya olayına eleştirel bir bakış olmuştu Sanal Hayatlar…

Sosyal Medyanın Siyasi ve Geniş Toplumsal Etkileri ve Siyah Ayna Filmi

Aslında 2 sezon ve 5 bölüm olarak izleyebildiğimiz “Black Mirror – Siyah Ayna” filmini yazmadan olmaz. Bu filmin özellikle ilk bölümü sosyal medyanın siyasi ve geniş toplumsal etkilerini ele alma konusunda gerçekten ciddi bir başarıya imza attı. Aslında oldukça iddialı ve radikal bir bakış açısıyla hazırlanmış bir senaryoya sahip. Düşünün bir ülkenin Başbakanına kaçırılan bir kızın serbest bırakılması yönünde, canlı yayında bir domuzla ilişkiye girmesi karşılığında bir şantaj yapılıyor. Ve o başbakan bu şantaja kamuoyunun da baskısıyla boyun eğiyor. Videoyu ilk izlediğinde “bu sır bu odadan dışarı çıkmayacak” diyen Başbakan; sosyal medyadan, youtube’dan haberi yokmuş gibi yapıyor. “Artık çok geç” cevabı alan Başbakan hayatının en kötü gününü yaşıyor. Sosyal medyaya ve internete açıkça küfrederek sosyal medyanın etkisini ve gücünü damarlarında hisseden Başbakanın bu sosyal medya ile imtihanını konu alan film; demokrasinin, özgürlüklerin beşiği İngiltere’de yasaklanma tehdidi ile bile karşı karşıya kalıyor. Birbirinden konu olarak farklı ama aynı yere ışık tutan Black Mirror serisinin 2. Sezon ilk bölümü aşk ile sosyal medyayı bilim kurgu tarzıyla işleyerek bir araya getiriyor.

Sosyal Ağlarda Paylaşılan Gerçek Hikâyeler ve Panik Butonu Filmi

Beşinci film ise “Panik Butonu (Panic Button)” 2011 yapımı olan bu film “sosyal ağlarda paylaşılan gerçek hikâyelere dayanmaktadır” diye başlıyor ve gerekli mesajı ilk saniye veriyor. 4 genç bir yarışmayı kazandıkları bahanesiyle özel bir jete bindirilerek tatile gönderilir. Film baştan sona jetin içinde geçmektedir. Jet havada iken oyun başlar. Onlara sosyal paylaşım sitelerinde yaptıkları paylaşımlara dair ekrandan yazılı ve sesli sorular sorulur. Geçmişte bir takım adli ve ahlaki suçlar işlediklerini kabul etmeyen gençler ortam gerildikçe suçlarını kabul ederler ama bu zamana kadar yaptıkları paylaşımlar onların sonu olur. Ve uçaktan kimse sağ çıkamaz. Gençler kandırılmıştır. Sosyal paylaşım sitelerinde paylaşılan her şeyin bir yerlerde kayıt altına alındığına dair verdiği mesajla Panik Butonu doğrudan sosyal paylaşım sitelerini konu alan ender filmlerden.

İnternet sitelerini Konu Alan Bazı Filmler ve Diziler

Biz aslında burada sadece sosyal medyayı konu alan filmleri ele aldık. İnternet siteleri ve genel olarak interneti konu alan çok sayıda film çevrildi. Bunlar için Google’u bir film konusu olarak izlemek isteyenler için “Google Me” filmi… Oyun siteleri ile ilgili olarak “Ben X”, gerilimden hoşlananlar için ise “oldur.com” filmlerini doğrudan interneti konu alan filmler arasında sayabiliriz. Bu arada sinema filminden olmayıp da sosyal medyayı öyle ya da böyle konu alan dizi filmleri de sayarsak, blog sitelerinde dedikodu tarzı günlük yazan “Gossip Girl” dizisi ile internetten sevgili bulma ve buluşma hikayelerini ele alan “Dates”dizilerini saymadan geçmeyelim.”

İslam Dünyası’nın İlk Sosyal Medya Filmi

Şimdi sıkı durun ahali size bir sorum var! Sosyal medya kullanıcılarından ilham alarak film yapılan ilk müslüman ülkesi neresidir?

Pakistan… Cıkk… İran… Cıkk… Birleşik Arap Emirliği… Cıkk… Hımmm… Mısır, Suudii Arabistan, Malezya, Katar, Fas, Tunus… Cıkk… O zaman kesin ülkemizdir :)) Bu yazıdan sonra olabilir :)) Ülkemizde değil. Hadi ben söyleyeyim :)) Endonezya… Evet evet yanlış okumadınız Endonezya… Hem de bir tane değil iki tane film yapılmış. Hay maşallah :))

“Endonezya‟daki  gerek  Twitter  gerek  Facebook  gibi  sosyal  medyaların  kullanımının yaygın olmasından dolayı film üreticileri, sosyal medya kullanıcılardan  ilham  alarak  sinema  filmleri  üretmektedirler.  Biri “Republik  Twitter” diğeri “Radio Galau  FM”  filmleridir.

Republik  Twitter”  filmi,  16  Şubat  2012  tarihinde  gösterime  girmiştir.  “Republik Twitter” filminin olay dizisinde, bir genç oğlanın bir kız ile  sosyal  medyada  tanıştığını  ve  kıza  aşık  olduğunu  anlatıyor.  Önceden  hep  sanal  dünyada  iletişime  geçen  bu  genç  oğlan  sonunda  gerçek  dünyada  bu  aşkını  gerçekleştirmek  ister.  Sosyal  medyada  tanıştığı  kız  ile  Jakarta‟da  bir  yerde  buluşacağına  karar  verir.  Bu  hikaye,  sanal  dünyada  yaygın  olan  gençlerin  birbirleriyle tanışma olaylarından ilham almıştır. Bu tanışmaların bazıları devam edip  evliliğe sona erir.

Republik Twitter dışında sosyal medya ile ilgili bir diğer film,  “Radio Galau  FM”  filmidir. “Radio  Galau  FM”  filminin  olay  dizisinde  de  aynı  şekilde.  Bu  da  gençlik  aşklarını anlatan bir filmdir. Baş rolünün biriyle çıkar, sonra ayrılır ve dertli olur. Bu  üzüntü,  Twitter  ve  Facebook‟un  timeline  veya  zaman  çizelgelerinde  kolayca  bulunmaktadır. Birçok Twitter ve Facebook kullanıcıları, bu sosyal medyaları, kendi  günlük hayatlarında başına gelenlerini, özellikle dertlerini paylaşmak için kullanırlar.  İşte  sosyal  medyada  paylaşılan  bu  dertler,  “Radio  Galau  FM”  filminin  yapımının  ana malzemesidir.”

Nasıl ama…

Müslüman Bir Ülkede Bu filmin Yapılma Nedeni Ne?

“Belki merak nedeniniz vardır. Endonezya’da sosyal medya temalı olan bu filmin  yapımının nedeni ne?

Üç neden sayabiliriz. İlki,  sosyal medyanın  yaygın kullanılmasıdır. Sosyal medyanın sanal dünyada kullanımı  yeni bir akımdır. Film, izleyicilerinin bu yeni çıkan  akıma karşı ilgiyi güçlendiren ve  sağlamlaştıran  niteliklerden  olmuştur.  Böylelikle  aslında  film  yapımcı,  yapmış  olduğu filmin sosyal medya akımı gibi akım olup birçok kişi tarafından izlenmesini  beklemektedir. İkinci neden, Endonezya‟daki sosyal medya kullananlarının büyük şehirlerde  bulunan gençler ve  yetişkinler olmasıdır. Bunun  için bu film, genç ve  yetişkin aşk  hikayelerini  içermektedir.  Bu  tür  filmler  piyasada  çok  da  beğenilmiştir.  Sosyal  medya temalı filmi yapanları,  “Ada Apa Dengan Cinta”  ve  “Jomblo”  başlıklı 2000  yılın  başlangıcında  ortaya  çıkan  ve  piyasada  çok  beğenilen  gençlik  filmi  gibi  önceden  çıkmış  olan  diğer  gençlik  filmlerin  elde  ettiği  büyük  başarıyı  elde  etmeyi  ummaktadır. Üçüncü nedeni ise ticarettir. Başarılı bir film, büyük bir kâr kazandırır. Buna  itiraz yoktur. Sonuçta film sanayi de dahil olmak üzere tüm sanayi sektörleri, en azsermaye  ile  en  fazla kazancı  elde  etmeye  gayret  eder.  Gençlerin  peşini  bırakamadıkları olan sosyal medya temalı filmlerin yapımının da aynı şekilde, büyük  bir kâr kazanmasını beklenmektedir.”

Manyah Bir Proje :))

Sosyal medyanın hayatımıza nasıl girdiğini gösteren sinema boyutu böyle.

Göründüğü üzere sinema önemli bir sektör. Toplumları yönetmek isteyen ÜST AKILLARIN en büyük gücü şu an SİNEMA, TİYATRO, MÜZİK, EDEBİYAT, TEKNOLOJİ, AKILLI TELEFONLAR, MİZAH, ÇİZGİ ROMAN VE SOSYAL MEDYA.

Unutmadan sinema algı yönetiminin önemli araçlarındandır. Sinema ve diziler önemli sosyal bilgiler verirler. Toplumuda yönlendirmek için algı operasyonlarının yapıldığı savaş alanıdır.

Sadede gel derseniz! :)))

1.      Şunu özellikle paylaşayım. SOSYAL MEDYA BİRİLERİNE BIRAKILMAYACAK KADAR ÖNEMLİ! Sosyal medyada yerimizi almalıyız. Yeni cephe burası. Ama önce sosyal medyayı tanımak lazım sonra mevzide planlı programlı ve projeler üreterek yerimizi almak lazım.

2.      “ÜRETMEK YAŞAMAKTIR”. Özellikle sosyal medya kullanıcıları gençler. Bu arada önemli bir bilgi daha paylaşayım. Son zamanalrda aileler çocuklarını takip etmek için facebooktan profil açtıktan sonra bunu fark eden gençler twitter’a yönelmişlerdir. Haberiniz ola! :)) Konumuza dönersek gençlerin yeni eğitim araçı ne yazık ki sosyal medya. Onun için toplum herkesimini uygun projeler üretilmelidir.

3.      Önemli bir tesbit:140  karakterle ne düşündüğünüzü öğrendiler, öğreniyorlar ( twitter bu görevi yapıyor) sonra fotograf paylaşımı ile yüz analiz bankasına yerinizi aldınız (Instagram ın görevi bu), nerelerde kimle takılıyorsunuz, neler yiyorsunuz, neler içiyorsunuz onu da öğrendiler (foursquare , swarm vb. görevi bu) şimdi sırada 30-45 saniyelik kısa videolar popüler olacak (  hatta istediğiniz resminizi hareketlendiren ses olarak ünlü birinin veya filimin bir karesinden kesit sesle yapılan kısa video çılgınlığı başladı) benim tesbitim bu. Bu alanı değerlendirebiliriz.

4.      SOMUT PROJEMİZDEN BİR KESİT: Sesimizi şu ana kadar duyan olmadı ama bakarsın olur. Bizim değerlerimizi anlatan kısa animasyon filmler, sosyal medya ile ilgili filmler, bizim değerlemizi anlatan çizgi karakterli kısa filmler,  “askıda kahve” vb. hikayelerden uyarlanmış kısa filmler, kısa animasyonlar yapılabilir, kamu spotları daha ilgi çekici halde sunulabilir veya çeşitli maskot karakterlerle ve resimlerde yapılan oynamalarla öncü olunabilir. . Hatta ciddi olarak görülen bilimsel konularda bile 1.5-3 dk. lık animasyonlar yapılabilir.  Nasıl olacak diyen varsa elimde örnek çalışmalar mevcuttur. BENİM İŞİM BU! :))

Sosyal medya sinema’da :)) Bu arada ben cephede yerimi aldım. Büyük bir hayalim var… Ya siz?

Harun Emre KARADAĞ

Yaşam Enerjiniz: Bilginin Efendisi Olabilmek İçin Çalışmanın Kölesi Olmalısın. ( Balzac)

]]>
GENÇLERİN “YENİ KAHVEHANESİ” 2020/04/03/genclerin-yeni-kahvehanesi/ Fri, 03 Apr 2020 18:21:32 +0000 ?p=651 Sosyal medya Ali Saydam’ın  deyimiyle “Neşeli Cahiliye Devri”, Alev Alatlı’ya göre “Genel Ev” ve Hasan Kaçan’ın tabiriyle de  “Twitter, Facebook vakit kaybı”… Elbette bu söylenenlerin gerçeklik payı var; lakin bu fırtınadan kaçış imkansız, doğru analiz edip ona göre bir yaklaşımda bulunulmalıdır, stratejiler geliştirilmelidir. Yoksa “gençler, aileler, şirketler ve toplum” heba olabilir…

Sosyal medya denince aklımıza “facebook, twitter, ınstagram, linkin, msn, youtube vb.” gelmektedir. Peki buralarda neler olmaktadır?

Bu meretler çok fenadır. :)) Bir yapıştı mı, bırakmazlar; kene gibidirler. İnsanların şu an ne yaptıklarını, nerede olduklarını gösterir, uzun zamandır görüşmediğiniz arkadaşlarınızı buldurtur. Resimler, müzikler, güzel sözler, haberler, videolar, kısa filmler, animasyonlar, alıntılar paylaştırır. Oyun oynatır. Yeni insanlarla tanıştırır arkadaşlıklar kurdurur, gezi parkında olduğu örgütlenme görevi görür, Arap Baharını yaptırtır, ünlülerin an itibariyle neler yaptıklarını, önemli bir olayda ilk düşüncelerini takip edebilirsiniz. Firmalar ürün tanıtımı, satışı, indirimleri ve kampanyalar gerçekleştirirler.

Yani takip edilmenin yeni mecrasıdır, istihbarların gönüllü kurbanları olmaktır.  Firmalar, ülkeler, istihbarat birimleri siz farkında olmadan ( sanarsınız sıradan paylaşım yaptım oysa olay farklıdır) 140 kelimeyle sizden kısa öz düşüncelerinizi alır, sizlerin davranışlarını değerlendirir. Sonra bu bilgiler size yol, su, elektrik olarak geri dönür :)) YANİ YOK YOKTUR; tam bir çarşıdır, tam bir pazar yeridir.

Kısacası sosyal medya platformun temeli “iletişim” ve “paylaşım” dır. Ama hikmetse sosyal medya kullanımı artıkça sosyalleşme azalmaktadır. Demek ki bir şeyleri yanlış yapıyoruz. Neyse konumuza geri dönersek ( Aramızda kalsında şimdiden ürkütmeyeyim sosyal medya “biri sizleri gözetliyorun” yeni adıdır :)) )  sosyal medya gençlerin “yeni kahvehanesidir”, başta gençler olmak üzere toplumun algılarının yavaş yavaş yönlendirildi iletişim araçlarıdır, yeni haber kaynaklarıdır. Günümüz iki yüzlülüğünün ( elemanın ismi Murtaza facebook profilindeki adı  Kara Murat. Hatta face (sahte hesap)  hesabı abartıp “Gaye” yazan bile var. Güler misin, ağlar mısın. Başkası olma kendin ol, böyle daha güzelsin yiğidim! ), yalnızlığın, kendini ifade etmenin, özgüvenin, sahte özgüvenin, hava atmanın, kibirin, kendini kanıtlamak istemenin, gönüller kazanmanın  yeni adresidir ve sosyal medyadan kaçmak imkansızdır. Göründüğü üzere tercih sizin, KULLANIMI SİZE KALMIŞ. AKILLI İNSAN FIRSAT BİLİR. NİTELİKLİ PAYLAŞIMLARDA BULUNUR.

NEYMİŞ SOSYAL MEDYA ARAÇLARI VE GÖREVLERİ?

Sosyal medya araçları çeşitli kaynaklarda farklı şekilde sınıflandırılmıştır. Her geçen gün gelişen bu yeni dünyada, açılan her güncel kaynak yeni bir sınıflandırma başlığı  haline  gelmektedir. 

BLOGLAR: İnternette  yazılan  bir  tür  seyir  defteri  de  diyebiliriz. 

–              Kişisel  Bloglar: İnternet üzerinde bireysel olarak oluşturulan, genel veya belli bir odak noktası olan  Blog  türüdür.  Çoğunlukla,  Blog  yazarının  ismini  veya  takma  adını  alırlar. WordPress ve Tumblr gibi ücretsiz kanallardır.

–              Temasal Bloglar: Sadece  belirli  bir  alanda  yazılan  gönderilerin  yer  aldığı,  belirli  bir  konuda  uzman kişilerin yazdığı ve düzenlediği Blog sayfalarıdır. Politika, pazarlama, yemek, internet, ekonomi, tasarım, moda, fotoğraf, programlama dilleri, blogger temaları vb.

–              Topluluk Blogları: Üyelik sistemine sahip olan ve bu üyelerin yazdıkları gönderilerden meydana gelen kapsamlı Blog sayfalarıdır.

–              Kurumsal Bloglar: Şirketlerin, kendileri  ile  ilgili  haber  ve  duyurularını  daha  samimi bir şekilde halka  açtıkları  Bloglar,  dünyada  ve  iş hayatında  giderek  önem  kazanmaktadır. Türkiye’de de  artık  az  sayılamayacak  kadar şirket  Blog  sayfası  üzerinden  hedef kitlesiyle  iletişim  kurmaktadır.

MİKRO BLOGLAR: Blog  uygulamalarına  benzemekle  birlikte  daha  çok  anlık  girdi  yapılmasını sağlayan, uzun metinler yerine kısa cümlelerin aktardığı uygulamalardır. En bilinen türleri  Twitter,  Foursquare  ve  Friendfeed’tir.  Paylaşılan  kısa  metinlere  linkler eklemek vasıtasıyla görsel ve diğer içerik türleri kullanılabilir.

–              Anlık Durum Paylaşımı – Twitter: En  fazla  140  karakterden  oluşan  tweet(cıvıldama)   adı  verilen  İnternet vasıtasıyla  mesajların  gönderildiği  ve  Twitter’e  kayıtlı  kullanıcıların  birbirlerinin mesajlarını  okuyabildiği  ve  takip  edebilme  imkânı  sunduğu,  ücretsiz  bir  mikro-blog hizmetidir. Twitter’i  tanımak için bu sözlükteki  kimi tanımlamalar bilinmelidir.

Tweet (isim): Twitter ile atılan en fazla 140 karakteri içeren mesaj.

Takip  et:  Twitter’dan  bir  kimseyi  takip  ettiğinizde  o  kişiden  Tweet  veya güncellemelerin alımını sağlayan düğme.

Takipçi: Twitter kullanıcısını takip eden bir diğer Twitter kullanıcısı.

Direkt Mesajlar (DM): Sadece gönderen ve alıcı arasında gerçekleşen kişiye özel mesajlardır.

Keşfet:  En  üst  sıralardaki  Tweetlerin,  kimin  takip  edilebileceğinin,  gündemin, arkadaş aramanın ve arama kategorilerinin olduğu etikettir.

Hashtag: “ # ”  Sembolü gündemde en üst sırada  yer alan başlıkları ve anahtar kelimeleri işaretlemek için kullanılır. Bu sembol, Twitter kullanıcıları tarafından ortaya çıkarılmıştır.

FF  (#Follow  Friday):  Twitter  kullanıcılarının  diğer  kullanıcılara  #FF  hashtag’i ile kimi takip etmeleri hakkındaki önermelerdir.

Zaman Akışı: Kullanıcının tüm tweetlerinin ters zaman örgüsüne göre sıralayan akıştır.

Retweet  (isim):  Kullanıcının  bir  Tweet’i,  kullanıcıyı  takip  eden  diğer kullanıcılarla paylaşmasına verilen addır.

Fail Whale: Türk kullanıcılar arasında pek kars¸ılas¸ılmayan bir isim olsa da Twitter’la ilgili haberlerde sık kullanılan bir terim. Twitter çöktügˆü zaman kars¸ınıza kus¸ların tas¸ıdıgˆı bir balina resmi geliyor. I·s¸te bu ünlü balinaya Fail Whale deniyor ve bunu gördügˆünüz zaman bilin ki Twitter’da bir sorun var.

Trending Topics: Twitter’da o sırada en çok konuşulan konuların listesidir. Dilerseniz bunu ülke ve şehir olarak özelleştirebilir veya tüm dünyanın gündemi için Dünya olarak seçebilirsiniz.

SOSYAL AĞLAR:

Myspace: Sanal  ortamda  kullanıcı  denetiminde  iletişim  ve  arkadaşlıklar kurulabilen, kişisel profillerin, blogların, grupların, resimlerin, müzik ve videoların barındırılabileceği bir sosyal  iletişim  web sayfası’dır.

Facebook:  “İnsanlara  paylaşmanın  gücünü  vermek  dünyayı daha açık ve bağlantılı bir yer yapmaktır.” Diye ifade ediliyor. Mutlu Binark  ve  Diğerleri, “Görülüyorum  Öyleyse  Varım!” kitabında   845.000.000 kullanıcıya  erişen  Facebook’un  ortaya çıkışını ve tarihini şöyle özetlemektedirler: “Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg, Andrew McCollum ve  Eduardo  Saver’ın  da  yardımıyla  2004  yılında  “The  Facebook”u kurmuştur. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Harvard öğrencilerin yarıdan  fazlası  Facebook’a  üye  olmuştur.  Kullanım  yaygınlığı  gittikçe artan  Facebook,  Boston’daki  MIT,  Boston  Üniversitesi  ve  Boston College  gibi  diğer  üniversitelerden  de  üye  kabul  etmeye  başlamıştır. Siteye  dahil  olan  okulların  gittikçe  artmasıyla,  2004  Aralık  ayında sitenin  kullanıcı  sayısı  1  milyona  ulaşmıştır.  Başlangıçta  “The Facebook”  olan  sitenin  adı  2005  Ağustos’ta  200  bin  Dolar’a Facebook.com  olarak  değiştirilmiştir.  2005’in  sonlarına  doğru  site, İngiltere  ve  Kanada’daki  üniversiteleri  de  üyeliğe  kabul  etmeye başlamıştır.  Aynı  yılın  sonunda,  ABD,  Kanada,  Meksika,  İngiltere, Avusturalya, Yeni Zelanda ve İrlanda’daki 25.000’in üzerinde üniversite sisteme katılmıştır. 2006 yılına gelindiğinde site, bir yandan üniversite ağını  genişletirken  diğer  yandan  kullanıcılarının  lise  arkadaşlarını  da arkadaş  listelerine  ekleyerek  üyeliğe  davet  etmesini  sağladı.  Bu gelişmelerle  birlikte,  enformasyonel  kapitalist  yapıda  Facebook’un tecimsel  değerinde  artma  yaşanmış,  Eylül  2006’da  Facebook,  e-posta adresi  olan  tüm  İnternet  kullanıcılarını  üyeliğe  kabul  etmeye başlamıştır.  Bugün  Facebook  dünyanın  en  yaygın  toplumsal  paylaşım ağı  haline  gelmiş  ve  kullanımı  tüm  dünyada  hızla  yaygınlaşan  site, Google’dan sonaki en değerli firmalardan biri olmuştur. Facebook’un  kullanım  amaçları  olarak  sıraladığı başlıklar,  Facebook  ile  birlikte  neredeyse  tüm  sosyal  paylaşım  ağlarının  kullanım amaçlarını özetlemektedir: Arkadaş Bulmak Amaçlı, Denetim ve Gözetim Amaçlı, Video, Resim, Fotoğraf, Müzik, Fikir Paylaşımı Amaçlı, Oyun Oynamak Amaçlı, Örgütlenme Amaçlı, Siyasal Amaçlı, E-Ticaret Amaçlı, Cinsel Amaçlı, İhbar Amaçlı

LinkedIn: Özellikle iş dünyasına odaklanan bir sosyal ağdır. İş çevresi, iş arkadaşları ve  potansiyel  yeni  iş  bağlantıları  kurma  ve  güncel  bir  özgeçmiş  sergileme  imkanı sunmaktadır.

Google Plus: Google ( internet arama motoru)  tarafından yönetilen sosyal ağ ve kimlik doğrulama hizmetidir

VİKİLER : “What  I  know  is…”  kelimelerinin  baş harflerinden  oluşan Viki yazılımlar  katılımcıların  katkıda  bulunarak  oluşturduğu  bilgi  sayfalarıdır. 

FORUMLAR: Tartışma  konularının  başlatıldığı  ve  sonradan  üzerinde  görüşlerin  bildirildiği  platformdur.

FOTOĞRAF PAYLAŞIMI:  Instagram, Flickr, FotoKritik, Photobucket, DeviantART en çok bilinen kanallardır.

LOKASYON PAYLAŞIMI – FOURSQUARE: Foursquare yazılımıyla bulundukları  mekanları işaretleyebilmekte ve bıraktıkları notlarla belli bir lokasyon hakkında bilgi verebilmektedirler.

VİDEO / HAREKETLİ GÖRSEL PAYLAŞIM KANALLARI: Youtube Vimeo, İzlesene,   ve Dailymotion bu alanda en çok bilinen kanallardır.

İSTİHBARAT KURBANLARI: HEM DE GÖNÜLLÜ!

Sosyal medya kullanıcıları “gönüllü istihbarat kurbanları pardon elçisidir”. :)) Biraz açmak istiyorum.  “Ortaya  çıkış  kaygısı  gözetim  ve denetim  olmamasına  rağmen,  zaman  içinde  başlıca  işlevi  gözetim  ve  denetime  “veri” sağlamak haline gelen sosyal medya, milyonlarca insan için günlük hayatın vazgeçilmez bir öğesi olmakla birlikte; modern bir fişleme yöntemi olarak da karşımıza çıkmaktadır.”

GÖZETİM VE MAHREMİYET KAVRAMLARI İŞTE SOSYAL MEDYA DA CAN ALICI NOKTA BURASIDIR. Bir de şu açıdan bakalım. Bir yerlerde okumuştum aklımda kaldığı kadarını paylaşmak istiyorum:

•             “Sosyal medya, istihbarat için mükemmel bir araçtır. Amerikan Başkanı’na bağlı  “Department of Homeland Security” adlı bir departmanın raporunda sosyal medyanın ne kadar önemli olduğunu CIA’nın 2004’den beri, Facebook veritabanını  istihbarat için kullandığını söylüyor. CIA, istihbarat(bilgi) toplamak için Facebook’u aktif bir şekilde kullanıyor. CIA temsilcisi Christopher Sartinsky; insanların politik görüşlerini, dinlerini,  tüm  arkadaşlarını, kişisel e-posta adreslerini, yüzlerce fotoğrafı, durum güncelmelerini yani her şeyi gizlece izlediklerinden bahsetmiş. Yine Department of Homeland Security raporuna göre Facebook’un meşhur kurucusu ve CEO’su olan Mark Zuckerberg, (babasının hayrına yapmamış bu siteyi ) haberde “CIA’in Facebook Program Yöneticisi” olduğundan bahsedilmiş. Zuckerberg’in geliştirdiği Facebook programı sayesinde, CIA içinde “şu ana kadar en gelişmiş tek güçlü kitle kontrol aracını (facebook) yaratan efsane kişi(the overlord) olarak çağrıldığından bahsediliyor. Facebook’un ayrıca CIA’in istihbarat giderlerinden ciddi anlamda tasarruf etmesini sağlamasından bahsediliyor. Twitter için de diğer CIA yazılımı olarak bahsediliyor” 🙂

•             “ Alman RT kanalında da buna benzer haberler yayınlanmıştı: Facebook ve Twitter gibi yazılımların bilgi kaynağı olarak kullanılması sürdürülebilir bir istihbarat sisteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Genellikle haber kaynakları için istihbarat örgütleri, ciddi paralar harcarlar. Facebook ve Twitter gibi sosyal ağ kültürü ile sarmalanan birey ise bu işi kendine görev bilerek gönüllü olarak  yani para talep etmeden yapıyor. Bu da kendi başına müthiş bir modeldir.”

•             Facebook 2014’un ilk 6 ayı içerisinde dünya çapında ülkelerden gelen kullanıcısı bilgisi talepleriyle ilgili açıklamada bulundu. Geçtiğimiz yıllara göre devletlerin özel bilgilerini istediği kullanıcı sayısında yüzde 24’lük bir artış var. Sadece 6 ayda 35 bine yakın kişinin kişisel verisi Facebook’tan alındı. Facebook mahkeme kararı olmadan veri vermediği için, aslında devletlerin talep ettiği sayının çok az bir kısmını oluşturuyor bu rakam.

•             Google’da açtığınız her sayfa bizim kişiliğimizi ele veriyor. Hatta google adınızı yazın neler çıkacak? Dolayısıyla mahremiyet kalmadı, öldü. Kızlarda cinsel ilişki yaşı 9 yaşına kadar düşmüş. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca yapılan “Boşanma Nedenleri” konulu araştırma, çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkardı. Bunlardan en dikkat çekeni, çiftlerin boşanma nedenlerinin başında, yüzde 53 ile sosyal medyanın gelmesidir. Hata sosyal medyanın yanlış kullanımı aldatmaları artırmıştır. Prof. Dr. Erol Göka: “Batılı hayat tarzı ülkemize gelip yerleşti. Dolayısıyla Türk aile yapısı bozulmaya başladı”(Haber7) Hatta akşam yemeğini yan odada ki oğlunu, eşini akıllı telefonla mesaj göndererek haber eden bile var.

Demek ki olur olmadık herşeyi paylaşmamalıyız. Nitelikli şeyler paylaşın, mahremiyetinize dokundurmayın. UNUTMAYIN BİRİ SİZİ GÖZETLİYOR! Sakın bana birşey olmaz demeyin ( bir örnek ünlü bir firma iş başvurularında sosyal medyayı kullandığını açıkladı) ucu size birgün mutlaka dokunacaktır.

Göründüğü gibi olumlu yanları olduğu kadar olumsuz yanlarınında olduğu bir mecra sosyal medya…  O zaman “bilmek, anlamak, öğrenmek, geliştirmek veya alternatifini bulmak şart; yani eğitim şart!” :))) Özellikle paylaşımlarımıza dikkat etmek lazım. Özel paylaşımlarda bulunmayalım. ( Nerede ne içtiğinizi, kimlerle beraber olduğunuzu alem bilmesin. Birşeyiniz eksilmez, birşeyde kaybetmezsiniz. İlla birşey paylaşmak istiyorsanız insani değerler için, farkındalık oluşturucak düşündürücü komik paylaşımlarda bulunun.) EN ÖNEMLİSİ YÜZ YÜZE İLETİŞİMDEN ASLA VAZGEÇMEYİN; CANLI SOHBET KÜLTÜRÜMÜZÜ EVDE, İŞTE HER YERDE YAYALIM.

Sosyal medya bıçak gibidir; sapından tutarsanız iş yapar, sapından tutmazsanız bir yerinizi keser. Eeee o zaman sapından tutalım, öğrenelim, anlayalım, uygulayalım dimi :))

İşte böyle… Daha çok şey paylaşacağız çok… Bir nefes arası verelim dimi… Kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Dostlukla,

Yaşam Enerjiniz:  “Sevgi herkese verilir;  tabii hak eden alır!…” (Şems-i Tebrizi)

Yararlanılan Bazı Kaynaklar:

– Brand Age Dergisi 2010 sayı : 66 

– A. Seçkin Canan, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Bir Halkla İlişkiler Aracı Olarak Sosyal Medyanın Kullanımı: Üç Alana Yönelik Bir İnceleme 

– Mutlu  Binark  ve  Diğerleri,  Toplumsal  Paylaşım  Ağı  Facebook:  “Görülüyorum  Öyleyse  Varım!”,  1.Basım, İstanbul, Kalkedeon Yayınları

– Asu Kızılarslan, Sosyal Medyanın Toplum Üzerindeki Etkilerine Eleştirel Bir Yaklaşım Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Genel Gazetecilik Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

]]>
Ezberleri Bozan Dünya Sosyal Medya 2020/03/25/ezberleri-bozan-dunya-sosyal-medya/ Wed, 25 Mar 2020 18:19:24 +0000 ?p=647 Söyleyen ne güzel söylemiş “İnsan bilmediğine düşmandır”…  Son zamanların ezber bozan dünyası, hayatımıza çaktırmadan giren, yerleşmeye başlayan  “sosyal medya” üzerine bir yürüyüşe çıkacağız. Çok farklı, derde deva olacak paylaşımlarla, Dünya’dan, ülkemiz’den örneklerle ( gezi olayı, fuat avni kim?, Obama seçim çalışmaları, firmaların sosyal medya ürün satışları ve kriz yönetimleri vb.), uygulamalarla sizleri sıkmadan sıradaşı bir yürüyüş yapacağız. Yine cevabını vereceğimiz hususlar arasında “Aileler çocuklarıyla sosyal medya’dan nasıl iletişim kurmalı, kurabilir? Sosyal medya’da gündem nasıl oluşturulur? Sosyal medya’daki tehlike(ler) nedir? İlk sosyal medya filmi nerede yapılmış? Etkin, doğru sosyal medya kullanımı nasıl olmalı? Sosyal medya için ülkemizin yol haritası ne(ler) olmalı?” soruları var.

İşte bu yazı dizisiyle sosyal medyanın can alıcı noktalarına temas edeceğiz, sosyal medya’nın doğru kullanımı hakkında bilgiler vereceğiz.Tabii sizi biraz zorlayacağız. Yok öle armut piş ağzıma düş! :)))

BİZİM ZAMANIMIZDA SOSYAL MEDYA MI VARDI HERİ?

Bizim zamanımızda sosyal medya mı vardı heri? Sizin zamanınızda yoktu ama şu an var, kaçamazsınız :)) YANİ babadan kalma iletişimlerin sonuna geldik ne yazık ki, YENİ MEDYA SOSYAL MEDYA…

Önce bugünlere nasıl gelinildi bir bakalım… Bunu anlamak için önce internetin doğuşuna bakmak lazım. Hemen paylaşıyayım. Bir yerde okumuştum: “İnternetin ortaya çıkış nedeni, sıradan insanların birbirleriyle iletişimini sağlamak değil, İNTERNETİN ASIL NEDENİ ASKERİ AMAÇLIDIR.” diyordu.

Biraz daha ayrıntılandırırsam “ “1960’lı  yıllarda  bir  odaya  ancak  sığar büyüklükte  ve  az  sayıda  bilgisayarla  araştırmalar  yürüten  Amerikan  Savunma Departmanı’nın  Gelişmiş Araştırmalar  Projesi  Bölümü  (ARPA-  American  Defense Department’s  Advanced  Research  Projects  Agency),  araştırmacıların  bilgisayarlarının birbirlerine bağlanabildiği  ve bilgi alışverişi yapabildikleri  bir ağ (network) oluşturmak için kolları sıvadı. Kuşkusuz Amerikan Savunma Departmanı’nın o günlerdeki en azılı düşmanı  Sovyetler  Birliği  ve  birliğin  dünya  üzerindeki  gücü  idi.  Dolayısıyla  dolaylı anlamda  da  olsa,  internetin  ortaya  çıkışını  Soğuk  Savaş’ın  varlığına  bağlamak  yanlış olmaz. Yani  internetin önemi, o  günlerde  siyasi mücadelede  teknolojik bir  işlev  yerine getiriyor  olması  idi.  Siyasi  amaçlar  doğrultusunda  geliştirilmiş internet  teknolojisinin kitle  iletişiminde  bir  araç  olarak  kullanılması,  yani  bir  medya  platformu  olarak  işlev görmesi  ile  birlikte  de  internetin  siyasetteki  kullanımı  genişlemiştir.  Böylece  önceleri sadece  teknolojik  bir  fayda  sağlayan  internet,  zamanla  vazgeçilmez  bir  propaganda platformu halini almıştır.”

“Peki Amerika  Birleşik  Devletleri,  internetin varlığından  önce  medyayı  siyasi  bir araç olarak nasıl kullanmıştır?  Bu konuda sayısız örneğe  rastlamak  mümkün. Şüphesiz ABD,  özellikle İkinci  Dünya  Savaşı’nın  bitiminden  bu  yana  medyayı  bir  siyasi  araç olarak  en  aktif  kullanan  ülkelerden  biri  olagelmiştir.  1950’li  yıllardan  Sovyetler Birliği’nin çözülüşünün başladığı 1980’li yıllara kadar, hem Soğuk Savaş’ın varlığı, hem de  yirmi  yıla  yakın  süren  Vietnam  Savaşı,  ABD  hükümetlerinin  hem  Amerikan toplumunu  hem  de  müttefikleri  olan  ülkeleri  amaçları  yolunda  ikna  etmesini  zorunlu kılmıştır. Bu sebeple  önce Amerikan sineması ve  radyolar, daha  sonra  da televizyon bu amaç  için  çokça  kullanılmıştır.  Komünizmin  ABD’ye  ancak  bir  felaket getirebileceği  düşüncesi  Amerikan  toplumuna  aşılanmış,  Amerikan  hükümeti  radyo  ve  televizyon kanallarıyla,  film  prodüksiyon şirketleriyle  cok  sayıda  işbirliğinde  bulunmuştur. ABD sadece Amerikan toplumu ile kalmamış, dünyanın bir çok ülkesinde, özellikle Avrupa’da  komünizmin  büyümesinin  önünde  durmak  için  medyayı  ciddi  biçimde  kullanmıştır. Bunun en ilginç örneklerinden biri 1948 yılında yayımlanan ‘Bir Gelecek Kazan’ (Win a Future) yarışmasıdır.”

“BİR GELECEK KAZAN” (WİN A FUTURE) YARIŞMASI

“İkinci Dünya  Savaşı sonrası  halen yaralarını  sarmaya çalışan, ancak yoksulluğun ve  işsizliğin  gitgide  büyüdüğü İtalya’da  bir  komünist  rejimin  başlayacağı  tehlikesi, ABD’yi  tedbir  almaya  zorunlu  kılmıştır.  Çünkü  İtalya’daki  muhtemel  bir  sosyalist devrim, ABD’de yaşayan İtalyan popülasyonunu da etkileyebilir, İtalyan asıllı Amerikan vatandaşları  da  komünizme  benzer  bir  sempati  duymaya  başlayabilirlerdi.  O  dönem Kaliforniya  kongre  üyesi  olan  Nixon’ın  emriyle  dönemin  önemli televizyon  yapımcısı John  Guedel  ile  konu  görüşülmüş,  ve  kendisinden  bu  belayı  Amerikan  toplumundan uzak  tutacak,  aynı  zamanda İtalya’ya  da  derman  olacak  bir  çıkış yolu  istemiştir. Guedel’in  önerisi  açıktır:  ‘Bir  Gelecek  Kazan’  adlı  bir  yarışma  düzenlenecektir.”

“Yarışmaya  katılmak  isteyenler,  programa  başvuru  formlarıyla birlikte,  neden  komünist değil  de  kapitalist  bir  ülkede  yaşamanın  daha  iyi  olduğunu  açıklayan  100  kelimeyi aşmayan  mesajlarını  göndereceklerdir.  Her  hafta  mesaj  gönderen  bir  kişi  seçilecek,  büyük bir ev,  bir işve Amerikan rüyasına  yakışır bir  gelecek için  yarışacaktır. Formül tutar  ve  programa  mesajlar  yağar.  640  bin  katılımcının  yolladığı  mesajlar,  yiyecek yardımlarının içlerine yerleştirilerek İtalya’ya yollanır ve İtalya’daki fakir mahallelerine, yani  oyların seçimi  en belirleyici olduğu bölgelere  gönderilir. Yarışma  hem İtalya’daki halkın  komünizm  sempatisine  engel  olur,  hem  de  ABD  toplumunun  kapitalist  sistemi sorgulaması  olasılığının  önüne  geçilmesinde  etkin  rol  oynar.  Amaca  ulaşılınca  da yarışmaya son verilir.”

“ ‘Bir  Gelecek  Kazan’  yarışması,  ABD’nin  medyayı  toplumu  siyasi  anlamda  yönlendirme aracı olarak kullanmasının sayısız örneğinden bir tanesi olmasının yanında,  interaktif iletişimin, yani tek taraflı değil çift yönlü iletişimin örneği olması açısından da  önemlidir.  Televizyon  mesajın  topluma  tek  taraftan  ulaştırıldığı  bir  araç  olmaktan  çıkmış,  toplumu  da  süreçte  gönderdikleri  mesajlarla  etkin  kılarak,  sosyal  medyanın  bugünkü başarısına ulaşabileceğinin ilk sinyallerini o günlerden vermiştir.”

Ya ahali işte böyle. Ne ders almalıyız? Şimdi duralım bir düşünelim. Bir sonraki yazımda kaldığım yerden devam edeceğim.

Dostlukla,

Yaşam Enerjiniz:  “Şu zalim dünyada hiçbirşey kalıcı değildir, dertlerimiz bile!… “ (C.Chaplin)

]]>