BEN MEVLÂNA DEĞİLİM, ADAM OL ÖYLE GEL!
Mevlana güncelliğini hiç yitirmeyen ender değerlerimizden biridir. Dimağımıza çarpıcı görüş ve düşünceler ekmiştir.
Mevlana “damladan vazgeç, okyanus ol” demiş. Bizde okyanus olmak istiyoruz. Bunun içinde Mevlana’yı anlamaya çalışıyoruz ve önce Mevlana için kim neler ne demiş kısa kısa onları paylaşmak istiyoruz:
Gazeteci-yazar, Meral Tamer bir yazısında; “Maddi değerlerin insanı besleyen tek kaynak olmadığı, bilimsel gerçeklerin olan-biteni izah etmeye yetmediği, ideolojilerin taraftar bulamadığı, insanların yeniden maneviyata sarılmaya başladığı günümüzde Mevlana ve Sufizm, Batı’nın hayli ilgisini çekiyor. 11 Eylül’ün ardından Doğu ile yeni bir buluşma noktası arayışı içinde olan Batı’nın bu yaklaşımı anlaşılabilir. Biz Mevlana’yı kendi kültür mirasımız olarak dünyaya sunabilecekken, bu gidişle korkarım ki Batı bizden önce davranıp “İnsanlığın sorunlarına cevap burada da aranabilir” diyerek Mevlana’yı yeniden paketleyip bize sunacak.”
Tüm dünya’da yönetmenliğini yaptığı Rumi belgeseli ile tanınan Fehmi Gerçeker’e göre; “Rumi’nin felsefesi, kişiler arasında hiçbir fark gözetmeden sevgi, kardeşlik ve hoşgörü anlayışını ortaya koymakta, ayrıca, başkalarıyla uğraşmaktan çok kendi kişiliğini geliştirme odaklı bir öğreti olduğu için sürekli çevresiyle ilgili sıkıntılar yaşayan insanları kendi içine yöneltmektedir.”
Brezilyalı yazar Paulo Coelho, Mevlana’nın bir hikayesinden hareketle yazdığı ve kendisine dünya çapında büyük bir ün kazandıran “Simyacı” romanındaki gibi başka yer ve kültürlerde aradıkları kişisel ve ruhsal gelişim koçunun hemen yanı başlarında olduğunun farkına varmaktadır.
Prof Dr. Cihan Okuyucu’nun çok güzel tasvir ettiği gibi; “O büyük söz sihirbazı kelime ve cümlelerden altı ciltlik dev bir insanlık panaroması çizdi. Ta ki erkek ve kadın; çocuk, genç ve ihtiyar yediden yetmişe herkes kendini o tabloda bulabilsin, o aynada iç portresini seyredebilsin. Seyretsin ki, nereden gelip nereye gittiğini kavrasın; hamlar hamlığını bilsin ve olgunlaşma çareleri arasın; elmas kömürden, muhlis mukallitten seçilsin. O yedi asırlık parlak ayna, bugün de yedi kıtada elden ele dolaşıp duruyor ve hem kendimizi hem başkalarını tanımaya çağırıyor.”
Diğer yandan, çağımızın önemli düşünürlerinden Erich Fromm’un tespitiyle; “Mevlana sadece bir şair, bir mutasavvıf ve dini bir tarikatın kurucusu değildi; o, aynı zamanda insanın doğasıyla ilgili derin bir anlayışa sahip olan bir insandı. İçgüdülerin mahiyetini, aklın içgüdüler üzerindeki etkisini, benliğin mahiyetini, bilinci, bilinçaltını ve kozmik bilinci tartışmıştı. O, yine özgürlük, kesinlik ve otorite sorunlarına da önemli bir yer vermişti. Tüm bu alanlarda, insanın doğasıyla ilgilenenlere Mevlana’nın söyleyeceği çok şey bulunmaktadır.”
Şair ve yazar Sezai Karakoç’un ifadesiyle, “Mesneviyi okumaya başlamak, onunla hemhal olmak, yıllar yılı onunla yoğrularak, bir değişim sürecine girmek ve onu yaşamaktır.”
Prof. Dr Üstün Dökmen’in belirttiği gibi; “Ülkemizde Mevlana’ya saygı gösterenlerin sayısı çoktur, ancak eserlerini okuyanların sayısı son derece azdır. Ülkemizi temsil eden on bin kişilik bir örneklem seçseniz, bu kişilerin acaba yüzde kaçı Mesnevi’nin – tümünden vazgeçtim yalnızca dörtte birini okumuştur? Eğer bir bilgine sadece saygı gösterirseniz, onu ana baba yerine koymuş olursunuz. Eğer bir bilginin neler söylediğini anlamaya çalışırsanız, -hayatta olmasa bile- onunla yetişkin yetişkine iletişimde bulunmuş olursunuz. Bilginlerin ve sanatçıların kaderi, anlaşılmadan sevilmek olmamalıdır.”
Mevlana, mutlak bağlılığı ve Allah’a dönük yüzü ile, hangi din ve kültürden olursa olsun kendisiyle tanışan herkes için bir “yol gösterici”, “kılavuz”, “yaşam koçu” oluyor.
Nurettin Topçu’nun tespitiyle; “Batı taklitçiliğinin açtığı hüsran çukuruna yuvarlandığımız bir devirde kültürümüzün çıkış noktası Mevlana olmalıdır. Onda Müslüman Türk dünyasının bütün ruhu gizlidir. Felsefemizle güzel sanatlarımızı bu kaynaktan çıkarabiliriz.”
Başarıya ve mutluluğa Rumi’nin ifadesiyle padişahlığa giden dönüşüm yolunun ilk adımını, sizin kendinizi değiştirmeniz ve geliştirmeniz gerektiğine karar verdiğimiz an oluşturmaktadır. Bu konuda ihtiyaç duyduğumuz kaynağı ise Mevlana bize şöyle hatırlatmaktadır: “Sen kaynağı kendi içinde ara”,“Sende, senden başka bir sen gizli; gerçek varlığını görebilen kişiye kul köle olayım ben”.
Mevlana Seni Çağırıyor: Şimdilerde Mevlâ’na’nın asırlar öncesinden gelen öğütleri daha fazla yaygınlaşıyor. Mevlâna’dan öğreneceğimiz ve yaşamımıza aksettireceğimiz o kadar çok şey var ki! Mevlânayı anlamak, onun öğretilerinden yararlanmak en önemli nokta…
Mevlana’nın Eğitim Anlayışı: Mevlana’nın eğitim anlayışı beynini ve duygularını yöneten bir insan olma yolculuğudur. Bu yolun sonu nitelikli, olgun kişi olmaya çıkar. Nitekim Mevlana, “Bu dünya bir ağaca benzer; biz de bu alemdeki yarı ham, yarı olmuş meyveler gibiyiz. Ham meyveler, dala iyice yapışmıştır, ağaçtan kolay, kolay kopmazlar. Çünkü ham meyve köşke, saraya layık değildir ki. Fakat oldu da tatlılaştı, dudağı ısırır bir hale geldi mi, artık dallara iyi yapışmaz hemen düşüverir. O baht ve ikbal yüzünden adamın ağzı tatlılaştı mı insana bütün cihan mülkü soğuk gelir. Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde taassup göstermek hamlıktır.” der.
Mevlana ve insan psikolojisi: Mevlana düşünmeye çok önem verir ve “Ne düşünürseniz o olursunuz!” anlayışındadır. Düşündüklerimizin iç konuşmalarımızın, başkalarıyla konuştuklarımızın sağlığımızla yakından ilgisi vardır. Birçok yerde “Düşüncenin Gücü”, “Olumlu Düşünmenin Gücü”, “Olumlu Yaşama”, “Büyük Düşünmenin Büyüsü” gibi isimlerle düşüncenin ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz.
Hayattaki her şey, gerçeğe dönüşmeden önce birisinin zihninde bir düşünce olarak filizlenmiştir. Zira Mevlana’nın bu öğretisi Kur’an-ı Kerim’in “Ne kadar az düşünüyorsunuz” ayetinden gelmektedir. Düşünce gücü üzerine Mesnevi’den birkaç değerli düşünce incisini paylaşıyoruz:
“Ey kardeş! Sen ancak bir düşünceden ibaretsin. Ondan başka neyin varsa, kemiktir, ettir. Eğer düşüncen, manevi varlığın gül ise, sen de gül bahçesisin; diken isen küllüğe atılacak odun gibisin.”
“Şu sonsuz, sayısız halka dikkatle bak, hepsi bir düşünceye dalmış, yeryüzünde sel gibi akıp gitmekte.”
“İçimize doğan, bizi rahatsız eden şeytânî düşünceler, hayâller, vesveseler kalbimize batan, görünmez dikenlerdir. Bu dikenler, bir kişiden değil, binlerce kişiden gelip kalbimize batmaktadır.”
Mevlana, “Negatifinizi Alır, Pozitife Çevirir.”: ‘Bembeyaz bir aslan’, düşünme cümlesini duyduğunuzda aklınıza ne geliyor? Bembeyaz bir aslan, değil mi? Bu nedenledir ki, Mevlana “Gerçekten de ‘yapma, etme, görünme’ demek isteği arttırır sadece, başka şeye yaramaz.” der. ‘Yapma, konuşma, koşma’ derken aslında onların bilinçaltlarına ‘yap, konuş, koş’ emirleri verilmiş olur. En doğrusu, Mevlana’nın “Men edilen şeyi yapmayan kimdir?” uyarısını hatırlayıp bunları, ‘sessiz ol, sakin ol’ gibi olumlu ve “ma” eki içermeyen kelimelerle ifade etmektir. Beynimizdeki engelleri, önyargıları ve sınırları kaldırmaktır…
Mevlana’nın ifadesiyle “olaylara iyi bak, nasıl bakarsan öyle görürsün”. Mevlana iyi bakışın bela diye nitelendirilen durumlarda bile işe yaradığını söyler: “Bir adam belada safa görürse, bela tatlılaşır. Hasta, iyileştiğini görünce ilaç, kendine hoş gelir.” der. Zihnimiz bir bahçeye benzer; olumlu düşünce, iç konuşma, hayal ve telkinlerle onu beslerseniz başarı ve mutluluk sizin olacaktır. Mevlana’nın deyişiyle, “Sen kötü düşünceyi zehirli tırnak gibi bil. Bu tırnak derinleştikçe canın yüzünü tırmalar.”
“Kötü bir işe düşünce ibret al, üzüntüye düşme. Fayda ve zarar zamanında da gülmeye bak. Gülün yapraklarını tek tek koparsan da sana gülümser o. Bir dikenden niye gama düşersin? Diken olmasa gül olur mu?”
“Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye kırılma, belki oradan bile bir kapı açılır.”
“Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır. Allah da senin tozunu alıyor, niye kederlenirsin?”
“Kışın yüzü soğuktur ama şefkâtlidir. Yaz gülümser ama yakar, kavurur. Darlık geldi mi onda genişlik görmeye bak.”
“Gökten yeryüzüne ne yağarsa yer ne kaçabilir, ne de çare bulabilir. ‘Sizi topraktan yarattık’ ayetini unutur da Hak’tan gelene öfkelenirsin. Topraksın, arştan gelenden kaçamazsın. Toprak gibi razı ve mütevazı ol.
“Dert, Allah’ı gizlice anmana vesile olacaksa tüm dünya malından yeğdir. Dertsiz dua soğuktur. Dertli dua gönülden, aşktan gelir.”
Nasıl düşünceler ama; bomba gibi değil mi…
Mevlana SABIR VİTAMİNİDİR: Sabır Vitaminiz yeterli mi? Düşünmeyi sabırla yoğurmak… Brian Adams’ın dediği gibi, “Sabretme sanatını öğrenin. Bu disiplini, bir hedefin sonucu konusunda endişelendiğinizde, düşüncelerinize uygulayın. Sabırsızlık; endişe, korku, cesaretsizlik ve başarısızlığı besler. Sabır; güven, kararlılık ve aklı başında bir görüntü yaratır, ki bu insanı sonunda başarıya götürür.” Bakın Mevlana sabır sanatını uygulayan kişiye ne müjdeler verir:
“Sabretmek insanın içini açar, gönlünü ferahlandırır.”
“Eğer tamamıyla zorluklara daldınsa, daralıp kaldınsa sabret. Çünkü sabır rahatlığın, genişliğin anahtarıdır.”
“Dileği, isteği sabır elde ettirir.
“Tohum toprak içinde gizlendiği, zahmetlere katlandığı için bahçe yeşerir, güzelleşir”
“Gam ve kederin anahtarı sabırdır.”
“Amaca sabırla varılır. Acele ile değil”
Mevlana GÜÇLÜ BİR İLETİŞİMDİR: “Herkesle hoş geçin. Sen kendine kaldıkça bir habbesin, bir zerresin, Haydi şu benlikten kurtul, herkesle anlaş, herkesle birleştin kaynaştın mı, bir ummansın, bir madensin!”
Mevlana FARKINDALIKTIR: “İnsanlar başkalarının kusurlarını görmek hususunda keskin gözlere sahip kartallara benzerler. Kendi kusurlarını görmekte ise başını kuma gömen deve kuşuna. Ey diken arayan kimse! Cennete girsen bile, orada senden başka diken bulunmaz.”
Mevlana SEVMEKTİR: “Kalp Ruh’a demiş ki: – ben severim, aşık olurum ama nedense acısını sen çekersin. Ruh da ona cevap vermiş;- Sen yeter ki sev ben acıyı da çekerim, çileyi de.”
Mevlana BİLGELİKTİR: “Mum olmak kolay değildir… Işık saçmak için önce yanmak gerek.”
Mevlana CESARETTİR: “Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle..Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.”
Mevlana BAŞARMAKTIR: “Kötü bir döneme girdiğinde ve her şey sana karşı gibi göründüğünde, bir dakika bile dayanamayacakmışsın gibi geldiğinde, SAKIN PES ETME !! Çünkü işte orası gidişatın değişeceği yer ve zamandır…”
Mevlana HEDEFLERE ULAŞMAKTIR: “Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır. Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir.”
Mevlana FAYDALI OLMAKTIR: “Bir nahiv alimi (Dilbilgisi, gramer) gemiye binmişti. O kendini beğenmiş alim, yüzünü gemiciye dönüp, “Sen hiç nahiv okudun mu?” demişti. Gemici “Hayır” deyince, Alim demişti ki “Yarı ömrün hiçe gitti.” Gemici bu söze kızdı, gönlü kırıldı. Fakat sustu. Hemen cevap vermedi. Derken rüzgar gemiyi bir girdaba düşürdü. Gemici o nahiv alimine bağırdı. “Yüzmeyi bilir misin söyle?” Nahivci “Bilmem bende yüzgeçlik arama” deyince, gemici “Nahiv alimi, bütün ömrün hiçe gitti. Çünkü gemi, bu girdapta batacak. İyi bil, burada mahiv (Yüzme) lazım. Nahiv bilgisi değil. Eğer mahiv bilimini biliyorsan tehlikesizce denize atla” Deniz suyu, ölüyü başında taşır. Fakat denize düşen adam diri olursa nereden kurtulacak?
Burada Mevlana kendi alanımızda uzman olmamız ile bunu bilmeyene büyüklük tasladığımız zaman, gün gelir başkalarının ilmi karşısında da bizler çaresiz kalabilir, hatta bunu hayatımızla ödeyebiliriz mesajını vermekte. Yani hayat amacımız başkalarını küçümseme değil, önce kendimize, sonra da başkalarına faydalı olmak için olmalıdır.
Mevlana ÇOK ÇALIŞMAKTIR: Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı. Yılancı, yılanın zehirinden kurtuldu. Yılan da hırsızı ağlatıp inleterek öldürdü. Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı. “Onu benim yılanım öldürdü. Canından etti.” dedi. “Hırsızı bulayım da, yılanımı ondan alayım, diye dua edip duruyordum, gönlüm yılanımı bulmayı istiyordu. Allah’a şükürler olsun ki, o duam kabul edilmedi. Ben duamın kabul edilmeyişini ziyan sandım, ama bu bana faydaymış” dedi. Nice dualar vardır ki ziyanın, helak olmanın da kendisidir. Yüce Allah onları kereminden kabul etmez.
Bu kısa hikayede de Mevlana insanın çalışıp çabalamasını, yani insanın gayretine bakmasını, neticeyi fazla düşünmemesini istemekte. Gelişime açık insan da elinden geleni yapmalı. Her şeyin kısa zamanda kendi hayrına olacağını düşünmemeli.
Mevlana AŞKTIR: “Bizim peygamberimizin yolu aşk yoludur. Biz aşkın çocuğuyuz, aşk da bizim annemiz.” Yandığın ateşi tarif edebiliyorsan, aşık değilsin demektir. “Gönlünde aşk olsun da neye karşı olursa olsun.”
Mevlana SEVGİDİR: Bir gün bir genç Mevlana’nın kapısına gelerek; “Beni müridliğe kabul buyurun”, diyerek niyazda bulunur. Mevlana gence bakar ve “Hiç aşık oldun mu evladım?” diye sual eyler… Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez. Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olmak gerektiğini söyler ve genci geri gönderir. Genç ne yapacağını bilmez şaşkın bir halde ertesi gün yine tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler… Ama Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir. Üçüncü gün genç dayanamaz ve Mevlana’ya bu hikmetinin sualini sorar. Mevlana mütebessim bir çehre ile gence döner. “Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi Allah’a aşık olmaya yol bulur? Bir kulun ateşine yanmamış bir gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?” Sevde gel evladım, Sevde gel…
Mevlana DOSTTUR: “Ben dostlarımı “ayrılık” imtihanın da tanıdım.” Sevdiğin gönlünde olduğu sürece berabersin”. “Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim. Olur ya kalp durur, akıl unutur. Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur, ne unutur.”
Mevlana GÖNÜL ADAMIDIR: “Mevlana dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun bütün insanları Hak nurundan bir parça olarak bilmiştir. Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir. Ne olursan ol, yine gel diyerek, sevgi ve hoşgörüde örnek bir şahsiyet olmuştur. Yine başka bir öğüdünde: “Sevgi acıyı tatlı, bakırı altın eder, Sevgi ölüyü diri, kulu sultan eder.”
Şimdi Mevlana Olma (Adam Olma) Zamanı: Bugünlerde biraz uzağız hoş görmeye, insan olmaktan, insan kalmaktan uzaklaşıyoruz sanki. “Ben Mevlana değilim, adam ol öyle gel” diyoruz bu sebepten. Mevlana’yı Mevlana yapan şey hali hayatında Hz. Muhammed (S.A.V)’i örnek alması, Kur’an ahlakı ile ahlaklanmasıdır. Der ki; “Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim. (kölesiyim). Ben, seçilmiş Muhammed’in yolunun toprağıyım./ Eğer birisi benden bundan başka söz naklederse,/ ben ondanda bizarım, naklettiği sözden de bizarım.”
Mevlana’nın şu öğütleriyle sön sözümü paylaşmak istiyorum: “Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için gelmedik.”, “Ham meyve dalına sıkıca yapışır. Olgunlaşıp tatlılaşınca da dalda duramaz, düşer. Dünyaya sımsıkı sarılmak hamlıktır, olgunlar daha hayırlı olanla ağızları tatlılaştığı için dünyaya soğumuştur.” “Allah adına savaş açanlar, kötülükte ısrar edenler, merhamet ve vicdan sahibi olmayanlar, insanlara zulmedenler Allah’ın sevgili kulu olamazlar. Ve onlar bizden değildir.”, “Benim şu üç sözden başka söyleyecek sözüm yok. Hamdım, piştim, yandım!”
Kaynakça:
1.Cemal Nur Sargut tüm kitaplarından
2. A.Reza Arestah, Aşkta ve Yaratılışta Yeniden Doğuş
3. Zig Zaglar, Zirveye Çıkan Basamaklar,
4. Barry Farber, Güçlüklerden Yararlanarak Başarılı Olma Yolları
5. Ömer Faruk Reca Mevlana ile Ruhun Uyanışı Mevlana Öğretisinde Bireysel Gelişim Yöntemleri kitaplarından,
6. Hatice Sedef ERGÜL bir yazısından (Mevlana Perspektifinden Düşünce Gücü) ve kitabı Kişisel gelişimin RUMİcesi nden,
7. Yusuf Duman www.ahbinelask.com,
8. http://www.gulayerturk.com/gulay.php?id=9,
9. http://www.islamiyasam.com/forum/topic6409.html,
10. http://kisiselbasari.com/buyrunuz-mevlana-hazretlerinden-kisisel-gelisim.html ,
11.http://www.kamudanhaber.com/mevlanayi-anmak-mianlamak-mi-lazim-makale,1553.html,
12. http://blog.milliyet.com.tr/mevlana-ile-sonsuz-gelisim/Blog/? BlogNo=230185
sitelerinden, kitaplarından esinlenilmiş, yararlanılmış, alıntı yapılmıştır.
[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]